30 Temmuz 2018 Pazartesi

KİTAP HIRSIZI (THE BOOK THIEF) - MARKUS ZUSAK

Biri kitap hırsızıydı.
Diğeri gökyüzünü çalmıştı...





10 yaşında Himmel Sokağına taşınan bir kızın öyküsü. Kız, okuma yazma bilmediği için sürekli aşağılanıyor ve zaman içerisinde kelimelerin gücünü keşfediyor. Böylelikle onun için çok şey değişmeye başlıyor. Kelimeleri hem çok seviyor hem de onlardan bir o kadar nefret ediyor... 


Dönem olarak Nazi Almanyası'nın hükmettiği zamanlar. Hitlerin acımasızlığını, yahudi düşmanlığını ve kendi halkına bile olan nefretini görüyorsunuz. Yahudi kelimesi sizin için hiçbir şey anlam ifade etmezken Liesel'in, Rudy'den sonraki en yakın dostunun yahudi olması ile bakış açınız değişmeye başlıyor… Hem o dönemde olup onlara bir el uzatmak istiyorsunuz hem de orada olmadığınız için şükrediyorsunuz. Toplama kamplarının acınası durumunu, kuru ekmeği bulmanın mutluluğunu, atılan bombaların hüznünü iliklerinize kadar hissediyorsunuz. 


Hikaye, Ölüm'ün anlatması ile başlıyor ve ara sıra anlatıcı değişiyor. Romanda Max'ın, Liesel için hazırladığı hikâyeler kitabı daha da güzelleştiriyor. Ve kaçınılmaz son olarak Ölüm herkesin ruhunu kucağında taşıyor. Kahramanımızın en sevdiği şey hırsızlık yapmak, özellikle kitap çalmak. Aslında tesadüfen başlayan bir olay bu. Ortada bir kitap var ve sahibi yok, kitapta da sizi ona çeken bir şey var. Böyle düşününce, bu ne kadar hırsızlık olur bilemiyorum…




Kitabın amacı dram yapmak değil. Gerçekçilik hâkim. Yani sizi o dönemlere götürmek ve ölümün gözünden o zamanları anlatmayı hedefliyor. O yüzden ölen karakterlerin öleceği önceden belirtiliyor ya da ölmeyecek olanın. Bana kalırsa bu çok hüzünlüydü. Bir karakterin öleceğini öğrenince o karakter, hayatta olduğu o bölümlerde birer hayalete dönüşüyor. Ve o küçük hayaletin küçük mutlulukları ve büyük dertleri kalbinizde sızılar bırakıyor.


Kitapta gereksiz yorumlar ve propagandalar yok. Gereksiz yergi ve övgü de yok. Ayrıca II. Dünya Savaşı üzerine yapılan klasik iki yüzlülüklerden olan, Hitler'in tek diktatörmüş gibi gösterilip, Stalin’in yok sayılması durumu da yok. Stalin'in eleştirilmesi gayet objektif bir bakış açısı. 


Ölüm'ün anlatıcı olma fikri gerçekten vurucuydu. Onun gözünden olaylara bakmak farklı hissettirdi. Savaşı iliğime kadar hissettiğim bu kitapta ölümü de ensemde hissettim. Gayet samimi bir üslupla yazılmış ama benim en çok hoşuma giden şiirsel satır araları ve anlatıcısı… 

Usta bir yazardan ustalık ürünü bir eser…


Kitap kokusuyla kalın. :) 

Paylaş

Benzer Yayınlar

KİTAP HIRSIZI (THE BOOK THIEF) - MARKUS ZUSAK
4/ 5
Oleh

Abone Olun!

Yazılarımı Beğendiniz mi? Abone Olun Yeni Yayınları Kaçırmayın.