8 Ağustos 2018 Çarşamba

BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ ( A THOUSAND SPLENDID SUNS) - KHALED HOSSEINI

“Bin Muhteşem Güneş" kitabı, işgal altında çırpınan Afganistan'ı bu kez kadınların gözünden anlatıyor. İki Afgan kadının, beklenmedik şekilde kesişen kaderleri... Savaşın zorlukları ve toplumun baskı altında hem insan hem de kadın olarak var olma mücadelesi...




Khaled Hosseini, ikinci romanı "Bin Muhteşem Güneş" ile muhteşem bir kurgu ve akıcı bir anlatımla, savaşın ve geleneğin pençesinde can çekişen Afganistan'ı, kader ortağı Leyla ve Meryem'in gözünden anlatıyor bizlere.


“Sırrını rüzgara fısıldarsan, ağaçlara söylediği için suçlayamazsın.“


Bu iki kadın, ilk başta, kaderin onlara hazırladıklarından habersiz, umut dolu, kısmen mutlu bir hayat sürüyorlar. Bu sırada, Rus işgaline uğrayan Afganistan'da işler yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Genç erkekler vatan savunması için cepheye gidiyor ve pek çoğundan bir daha haber alınamıyor. Leyla, geleneksel Afgan yaşayışına göre daha modern bir anlayışla yetişmiş bir kadın. Giyimi ve davranışları da bu yönde. Özellikle Rus işgaliyle birlikte, kadınların iş sahibi olmasının, okumasının, sokakta rahatça dolaşmasının, kısacası hayata tam olarak atılmasının yolu açılıyor.


“Bir toplumun kadınları eğitimsiz olduğu sürece, başarıya ulaşma şansı yoktur.“


Meryem ise şehirden uzak bir yerde, annesiyle birlikte, babasının yolunu gözleyerek, bir gün şehirdeki güzellikleri ve diğer kardeşlerini görmenin umuduyla geçiriyor günlerini. Başta her şeyden habersiz olan ve saflıkla babasını özleyen, gerçekten sevildiğini düşünen Meryem, aslında yaşadığı o köhne yerde, annesiyle birlikte bir yasak ilişkinin sonucu olmanın cezasını çekmektedir. Benzer bir hikayeyi, "Uçurtma Avcısı" kitabından da hatırlayacaksınız.



“Belki de yüreksizlerin asıl cezası budur: gerçeği, iş işten geçtikten sonra, artık yapılabilecek hiçbir şey kalmadığında görmek, anlamak.“


Leyla ve Meryem, aldıkları eğitim, aile yapıları ve yaşayış tarzları olarak birbirinden çok farklı olsalar da, sadece kadın oldukları için aynı zorlu kaderi paylaşmaları vurgusu da üzerinde durulması gereken noktalardan. Öyle ki, Leyla'nın sahip olduğu eğitim ve modern yaşam tarzı, ona nispeten daha cahil ve saf olarak görebileceğimiz Meryem'le ortak kaderi paylaşmasına engel olamıyor. Savaş ve kadınlara düşman gelenekler, toplumdaki hiçbir kadını ayırmadan, hepsini ortak bir çileye gark ediyor.





TALİBAN HAKİMİYETİ

Siyasi anlamda istikrarın bir türlü sağlanamadığı ülkede, bağımsızlık mücadelesini kazanan Taliban, hakimiyeti ele almaya başlıyor. Herkes artık kurtulduk, bizim çocuklarımız savaşı kazandılar, artık özgürüz diye mutlulukla sokaklara dökülürken, örgütün getirdiği sözde İslam'i yönetim anlayışı altında çok katı kurallarla karşı karşıya kalırlar. Böylece, hayal kırıklıklarıyla dolu olarak farklı bir hayata atılmış olan Meryem ve diğer kadınların az olan hakları da artık ellerinden alınmıştır. Sokakta serbestçe dolaşmak, kocasına karşı koymak ya da herhangi bir şekilde canını sıkmak suç sayılmıştır. Okumak ise tamamen hayal haline gelmiştir.


“Hep kuzeyi gösteren bir pusula ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da mutlaka bir kadını işaret eder. Her zaman.“


Bu katı kuralların yarattığı baskı yetmiyormuş gibi bu kez de bir iç savaş baş gösterir. Bu noktada kesişir Meryem ile Leyla'nın kaderi ve birlikte dayanışma örneği sergilerler. Zaman zaman özgürlüklerini elde etmek ve yeni bir hayata yelken açmak umuduyla, cesur adımlar atarlar. Kadınlara artık hiç değer verilmeyen bir anlayışın hakimiyetinde, savaş ortamında, kaderin zoruyla da olsa müthiş bir dostluk ve varoluş mücadelesi verirler.


“Bu kentin ne çatılarını ışıldatan aylarını sayabilirsin
Ne de duvarların gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi...“


İranlı şair Saib-i Tebrizi'ye ait, 17. yüzyılda Kabil şehri için kaleme alınmış bu beyit, Khaled Hosseini'nin "Bin Muhteşem Güneş" romanına esin kaynağı oluyor. Yazar, başlangıçta bir sahne için kullanmak istediği bu beyitteki son bölümün, sonrasında kitabın adı için de harika bir seçim olacağını düşündüğünü belirtiyor bir röportajında. Belki de çok farklı duygularla kaleme alınmış olan bir şiir, bugün aynı şehrin dramını anlatan bir romanın ismine ilham veriyor böylece. Romanın sadece isim öyküsü bile pek çok değişimi dramatik ve şairane bir şekilde gözler önüne seriyor.


“Sarhoşun günahının bedelini hep ayık öder.“


Bin Muhteşem Güneş, Khaled Hosseini'nin diğer kitaplarında olduğu gibi bir solukta okuyabileceğiniz bir roman. Gerçeklerden yola çıkarak yaratılan kurgu, Afgan halkının yaşadıkları başta olmak üzere, benzer durumda olan tüm coğrafyalarında sesi olma misyonunu üstleniyor. Bununla birlikte kitapta yitip giden veya tutunabildiği son dalda yaşam mücadelesi veren, aşk, umut, dostluk ve hasret gibi insani duygulara da çarpıcı bir şekilde yer veriliyor. Hala okuma fırsatı bulamadıysanız hemen fırsat yaratın ve muhteşem romanı okuyun derim ben.


Kitap kokusuyla kalın...

Paylaş

Benzer Yayınlar

BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ ( A THOUSAND SPLENDID SUNS) - KHALED HOSSEINI
4/ 5
Oleh

Abone Olun!

Yazılarımı Beğendiniz mi? Abone Olun Yeni Yayınları Kaçırmayın.