12 Temmuz 2018 Perşembe

İNCİ KÜPELİ KIZ


Vermeer’ in “İnci Küpeli Kız” tablosu en ünlü portre çalışmalarındandır. Ölüm tarihi olan 1675 yılından 19. yüzyılın yarısına kadar adı unutulmaya yüz tutmuştur. İki yüz yılı geçkin bir süre sonra bir koleksiyoncu tarafından yeniden keşfedilmiştir. Ardından meşhur bir kitap ve filme ilham kaynağı olmuştur.





Resimdeki kızın adı bilinmiyor ve kimliği konusunda da herhangi bir bilgi yok. Bu nedenle her daim çeşitli varsayımlara gebe bir eser olmuştur. Bazı sanat tarihçileri Vermeer’ in kızı olabileceği yönünde görüş belirtirken, bazıları ise hizmetçisi olabileceği fikrinde birleşmişlerdir. Vermeer' in en büyük kızı Maria, eser yapıldığında 11 yaşındaydı ve resimdeki model sizin de fark ettiğiniz gibi daha büyük gösteriyor. Bu nedenle kızı olabileceği görüşü bende iz bırakmadı. Kızın kimliği adına bir sonuç çıkarabilmek için giyiminden yola çıkarsak ; ipek eşarp ve inci küpenin  gösterişli birer aksesuar olmaları nedeniyle kızın babası ya da kocasının zengin olabileceğini düşünebiliriz.


Vermeer, kızın canlı ifadesini ve egzotik kıyafetini ustalıkla tasvir ederek, portresini yapmaktan daha çok, sadece kıyafet ve ifadesini çalışmak istemişti. Böyle çalışmalar Hollanda’da “tronies” adıyla biliniyor ve oldukça popülerdir.


Kompozisyonda ışık saçan inci bir küpe takmış genç kızın sadece omzunun üzerinden geriye dönerek verdiği doğal poz görülüyor. Dudakları hafif ayrık ve sanki soru sorar gibi bir ifadeyle konuşmak üzereymiş gibi betimlenmiştir. Vermeer, kızın güzelliğine dikkat çekmek için sarı ve mavi renkleri koyu zemin üzerinde kullanmıştır. Yüzü koyu arka plan ile çerçevelenmiş ve yakasındaki beyaz renk ile dikkatleri üzerine toplamıştır. Orijinal resmin arka planı aslında koyu yeşildir, fakat zaman içerisinde kararak siyaha dönüşmüştür. Kostümde herhangi bir abartıya yer verilmediği gibi, kızın saçına da özen gösterilmemiştir. 


Kızın saçı ipek bir eşarbın altına saklanmıştır. İpekli eşarp, lapis lazuli taşının ezilmesiyle elde edilmiş bir boya olan ultramarin rengindedir. Kulağında tek bir büyük inci küpe takılıdır ve küpenin bir kısmı gölgede kalmıştır. İnciyi, saflığı sembolize etmek için kullanmıştır.


Vermeer, inci detayını son derece gerçekçi işlemiştir. Tablo, “Kuzeyin Mona Lisası” ve “Hollandanın Mona Lisası” olarak da adlandırılmakta, bu da bize tablonun ne kadar önemli olduğunu, en ünlü kadın portresi olan Mona Lisa’ya yakın görüldüğünü göstermektedir.


Vermeer, resmin genel atmosferini ışık-gölge tekniğiyle oluşturmuştur. Düz karanlık arka plan ve eğik düşen ışık dikkati yüze çekmek adına kullanılmıştır. Resmin canlılığını sağlayan göz ve dudaklardaki ışıltılı vurgulara karşılık burnun dış çizgisi ışıkta neredeyse erimiştir. Kızın kulağındaki inci küpenin ışıltısının ise kalın beyaz bir boya birikintisi ile oluşturduğu görülebilir.


Resim pürüzsüz ve canlı görünüyor ve bir fotoğraf algısı yaratıyor. Vermeer’ in, fırça izlerini görünmez bir şekilde uyguladığını görüyoruz. Aynı zamanda çizim için fotoğraf makinesinin ilk türlerinden biri olan “camera obscura”dan (karanlık kutu) yardım aldığı kaynaklarda mevcut. Bu alet bir tüp ve dışbükey bir lens aracılığıyla dışarıdaki nesneyi, duvar ya da tuval benzeri bir yüzeye yansıtıp, sanatçının bunu kopyalayabilmesini sağlıyordu ve bu araç sayesinde fotoğrafik bir perspektif elde edilebiliyordu. Karanlık kutu kullanılarak oluşturulmuş bir imgede yumuşak dış çizgiler ve parlak ışık lekeleri görülebiliyor ki bu muhteşem tabloda da saydığım detaylar mevcut. 


İnci Küpeli Kız, şu anda Hollanda’da, Mauritshuis isimli müzede sergilenmektedir. Kraliyet Sanat Galerisi ismiyle de bilinen müzede, sanatçının “Delft Manzarası” isimli, doğduğu yeri resmettiği tabloyla beraber ”Diana ve Arkadaşları” isimli yine kadın tasvirli tablosu da bulunuyor.


Sanatla kalın... :)

Paylaş

Benzer Yayınlar

İNCİ KÜPELİ KIZ
4/ 5
Oleh

Abone Olun!

Yazılarımı Beğendiniz mi? Abone Olun Yeni Yayınları Kaçırmayın.