31 Temmuz 2018 Salı

YERALTINDAN NOTLAR (Notes From The Underground) - FYODOR DOSTOYEVSKİ

Yeraltından Notlar, ilk kez 1864 yılında basıldı. Bir insanın iç çatışmalarına şahit olacağınız kitap, Dostoyevski’nin kalemini tanımak ve anlamak için bir yol gösterici niteliğinde. Yazar, kitapta ele aldığı konu ve kendine özgü anlatımıyla okuyucunun beyin kıvrımlarına kadar işliyor adeta. Kitap “Yeraltı” ve “Notlar” olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. En çok okunan klasiklerden biri olan Yeraltından Notlar’ı okurken, başarılı bir çevirmenin elinden geçmiş olmasına özen göstermenizi tavsiye ederim.




Yazarı Dostoyevski hakkında az çok herkesin bilgisi olmakla birlikte bilmeyenler için, insanın iç dünyasını analiz eden ve özellikle insan ruhunun karanlık tarafına ayna tutmayı başaran özel yazarlardan olduğunu söyleyebilirim.


Kitabın yazıldığı yıl olan 1864, takriben öykünün de geçtiği zamana denk geliyor. Romanda özellikle belirtilmiş kesin bir tarih bilgisi olmamakla birlikte, olay ve mekân yapısı göz önüne alındığında 1800’lü yılların sonlarına doğru olduğunu söyleyebilirim. 


Konu; sokak, semt ve cadde adlarından yola çıkıldığında, birçok Dostoyevski romanında olduğu gibi Rusya’da geçmektedir. 


Romandaki başkarakterin bir ismi yoktur. Kırklı yaşlardadır. Fiziki özelliklerine dair bir betimleme de yoktur. Dostoyevski’ye göre, kahramanın bir adının olup olmaması ya da karakterin fiziki özellikleri birer teferruattır. Bize sunmayı amaçladığı önemli ve asıl olan şey; karakterin iç dünyasıdır. 


Yeraltından Notlar, “Hasta biriyim ben,” cümlesiyle vurur ilk kez sizi. Gerçekten de hasta biridir karakterimiz. Fiziksel değil, ruhsal bir hastalıktır onunki... Adı konulmuş, tanısı yazılmış bir hastalık olmasa da okuyucunun anlayacağı üzere kendisinde Duygu Durum Bozukluğu mevcuttur. Taşkınlıkları ve hezeyanları çok uç olmamakla birlikte Bipolar Bozukluk işaretleri de göstermektedir.




Karakterin en büyük sorunu, kendini severken aynı oranda da kendinden nefret etmesidir. Gerek sosyo-kültürel bilgi birikimi açısından gerekse çevresini kavrama ve anlama açısından diğer insanlardan üstün ve zeki olduğuna inanan biridir. Bununla birlikte aynı karakter kendisinin işe yaramaz, rezil, zavallı, adi, yalancı ve kötü karakterli biri olduğuna da inanmaktadır. Yani karakterimiz aslında büyük bir kişilik çatışması yaşamaktadır. 


Olaylar onun için altından kalkamayacağı kadar ÇOK büyüktür ve unutulmaları, bastırılmaları, alışılmaları neredeyse imkansızdır. En ufak sıkıntıyı sorun haline getirmesi, bu sorunları her geçen dakika biraz daha büyütmesi, sürekli konunun etrafında dönmesi, kafasında kurgulaması ve bu yüzden bazen günlerce uyuyamaması, basit olayların gözünde devasa facialara dönüşmesi, hayatını genel bir trajedi olarak görmesi gibi örnekler içinde bulunduğu hastalığın belirtileridir aslında.


Karakterin karışık ruh hali bize üç ana hikayeyle yansıtılır. Bu olaylardan ilki subay hikayesidir. (Merak etmeyin sadece bu hikayeyi anlatacağım çünkü anlatmasam olmaz.) Bir gece gittiği bir meyhanede yol vermesi için karakterimizi iterek kendisine yol açan bir subaydır bu kişi. Karakterimiz kendisini bu olay karşısında o kadar küçük düşürülmüş, o kadar utanç içerisinde ve o kadar rezil edilmiş hisseder ki günlerce bunun acısını çeker. Yıllarca da bu olayı unutmayarak yolda sık sık karşılaştığı bu subaya karşı bitmek tükenmek bilmeyen, derin bir nefret besler. Sonunda harekete geçer ve ilk önce bir dergiye subay hakkında suçlayıcı bir makale yazar. Fakat makale yayınlanmaz. Kahramanımız asla vazgeçmez ve kendisine göre dahiyane olan bir plan daha yapar. Plan, subayla sürekli karşılaştıkları Neva Caddesi’nde ona omuz atmaktır. Bu öyle sıradan bir plan değildir ona göre; mesela olay gerçekleştiğinde kılık kıyafetinin düzgün olması gerekiyordur. Çünkü plan işlediğinde yani subaya omuz atarak dersini verdiğinde onun gözünde mükemmel bir imajı olmalıdır. Bu yüzden kendine deri eldivenler, pahalı şapkalar alır. Tüm bu harcamaları zaten oldukça az olan maaşından avans çekerek yapar üstelik. Paltosunun onu ucuz gösterdiğine inandığı için yakasını bir kunduz kürkü yaka ile değiştirmesi gerektiğine inanır mesela. Bu yüzden de bir iş arkadaşından borç alır. Evet, bu hazırlıklar sadece bir subaya omuz atabilmek içindir ve bu kadarla da asla bitmemektedir. Provalar, her gün yapılan hazırlıklar ve başarısızlıkla sonuçlanan denemeler… Görüldüğü gibi karakterimiz olaylara, olabilecek en obsesif düzeyde yaklaşmaktadır.


Diğer iki olayı kitaptan okuyun istiyorum, çünkü en az bu hikaye kadar travmatik ve etkileyiciler. Bir yerden sonra karakterimizin en uç noktalarda yaşamaya başladığına yani mani dönemine tanıklık edeceksiniz. Ani iniş-çıkışlara, sarhoşluğa yorulan ama alkolün üzerinde çok da etkisinin olmadığı sinirsel patlamalara, anlamsız endişelere ve saçma korkulara hazır olun. 




Evet, bu üç olay karakteri anlama noktasında gerçekten önemli. Ama kitabı bu kadar muhteşem yapan en önemli kısım kitabın ilk bölümü olan Yeraltı… İkinci bölüm bize karakterin yaşadığı olayları ve o olaylar karşısındaki tutumunu anlatırken, ilk bölüm olan Yeraltı bize bambaşka bir şey veriyor. 


Yeraltı bölümü hiçbir kurgu içermiyor. Bir hikayesi yok. Çünkü bu bölüm karakterimizin okuyucuyu karşısına alarak ona bir vaaz verir gibi kendini anlattığı bir monologdan ibaret. Bu monoloğu bu kadar kusursuz kılansa bir itiraf niteliğinde olması. Yani Yeraltı bölümü, daha en başından okuyucuya nasıl bir karakterle karşı karşıya olduklarını bizzat karakterin kendi ağzından itiraf ettiği bölüm. Kendi kusursuzluğunu ve kusurluluğunu çarpıştıran, kişilik çatışmasını sonuna kadar yaşayan, kibrinden aynı zamanda da acizliğinden bahseden, aslında hiç çekilir ve sevilir tarafı olmayan karakteri kucaklayabilmemize, sahiplenebilmemize ve hatta sevebilmemize neden olan şey tam olarak bu bölüm işte.


Yeraltından Notlar, insan ruhunun trajedisini en derinden sergileyen romandır. Bu nedenle ölümsüzdür…

Paylaş

Benzer Yayınlar

YERALTINDAN NOTLAR (Notes From The Underground) - FYODOR DOSTOYEVSKİ
4/ 5
Oleh

Abone Olun!

Yazılarımı Beğendiniz mi? Abone Olun Yeni Yayınları Kaçırmayın.

2 yorum

yorum
avatar
4 Haziran 2020 13:21

Merhabalar Elif Hanım,

Dünyanın en büyük yazarlarından kabul edilen Rus Yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin 1866’da yayımlanan ve güncelliğini hiç yitirmeyen ölümsüz eseri Suç ve Ceza adlı romanından hafızama kazınan 20 alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak istedim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/dostoyevskinin-suc-ve-ceza-romanindan-hafizama-kazinan-20-alinti/

‘’Sonra öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin değiştiremeyeceğini ve bunun çabalamaya değmediğini. Evet, böyledir.’’ En çok da bu cümle hafızamda yer edinmişti. İnsanları olduğu gibi kabul etmemiz ve değiştiremeyeceğimiz şeyler için kendimizi üzmememiz gerekir.

Umuyorum keyifle okursunuz,
sağlıkla kalın.

Cevapla
avatar
19 Aralık 2020 14:04

Yeraltından Notlar; gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır.

Yalnızlık, öfke ve aşağılanma duygusunun okuyucuya başarılı bir şekilde hissettirildiği bu eseri kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.

Kitaptan gözüme takılan, sevdiğim alıntılar:

❝Ant içerim ki, her şeyi tam anlamıyla algılamak, bir hastalıktır.❞

❝Yüreği temiz olmayan kimsenin anlayışı da tam olamaz.❞

Devamını bloğumda bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/fyodor-mihaylovic-dostoyevski-yeraltindan-notlar-kitap-yorumu/

Cevapla