31 Temmuz 2018 Salı

BUGÜN NE ÖĞRENDİM? #10

1963 yılında Barbados’ta dünyaya gelen June ve Jennifer adında tek yumurta ikizleri birbirleri dışında hiç kimseyle konuşmuyormuş. Kendi aralarında, kimsenin anlamadığı bir dil bile geliştirmişler.  




İzole bir hayat yaşayan bu ikili, sadece birbirlerinin anlayabildiği kriptofazik bir dilde konuşup, başka kimsenin anlamadığı bir şekilde anlaşmışlar senelerce. Kriptofaziyi en basit haliyle, ikiz bebeklerin kendi aralarında şifreli bir dil oluşturup konuşması olayı olarak tanımlayabiliriz. 


Bu duruma çözüm arayan ebeveynleri, 14 yaşına gelen ikizleri ayrı okullara yatılı olarak gönderilmiş ve her ikisi de dönemin en ünlü terapistlerince muayene edilmiş. Fakat bu yöntem kendilerini çevreden daha fazla soyutlamalarına ve kendi içlerine iyice kapanmalarına neden olmuş. Bu değişimin ikizler üzerindeki olumsuz etkilerini gören doktorlar, ikizlerin ailesinden onları tekrar bir araya getirmelerini istemişler.




Tekrar bir araya gelen ikizler, yaklaşık 2 seneyi odalarında geçirmiş ve neredeyse odadan dışarıya hiç çıkmamış. Kendilerince oyunlar yaratmış, eğlenmiş ve kimsenin anlamadığı o dilde konuşmaya devam etmişler.


Bir süre sonra günlük tutmaya başlayan ikiz kardeşler, günde yaklaşık 2 bin kelimeden oluşan kısa hikayeler kaleme almaya başlamışlar. Hatta kitap bile yayınlamışlar. Fakat bekledikleri olumlu tepkileri alamamışlar. Yazdıkları kitaplar başarılı olmayınca, şiddete yönelmişler ve suça eğilim göstermeye başlamışlar. Aralarındaki kavgalar artmış, ufak tefek hırsızlıklara kalkışmışlar ve son olarak bir kulübeyi yakma girişiminde bulunmuşlar.




Kundaklama girişimlerinden sonra yakalanıp mahkemeye çıkarılan ikizler, toplum düzenini bozmaktan dolayı akıl hastanesine gönderilmiş. 14 yıl boyunca akıl hastanesinde yatan ikizler burada da garip davranışlar sergilemeye devam etmiş. Örneğin bir gün hiçbir şey yemeyen ikizlerden birisi, ertesi gün tıka basa yemek yemiş. Bir gün, tüm günü hareketsiz geçiren ikizlerden birisi ertesi gün yerinde durmuyormuş... gibi. Bu durumla ilgili en dikkat çekici şey ise, hastanenin tamamen aksi yönlerindeki odalarda kalmalarına rağmen, ikisinin de aynı günlerde aynı davranışları sergiliyor olmalarıymış.


Sırlarla geçen 14 yıllık akıl hastanesi günleri, ardında bambaşka bir gizem bırakarak sona ermiş.




İkizler bir araya geldikleri günlerden birinde, içlerinden birinin normal bir hayat yaşayabilmesi için birinin ölerek, diğerini rahat bırakması gerektiği konusunda anlaşmışlar. Uzun süren tartışmalar sonunda Jennifer Gibson’un ölmesine karar vermişler. Jennifer, başka bir kliniğe nakilleri öncesinde bir gazeteciyle yaptığı röportajda ‘’Yakın zaman sonra ölmek zorunda kalacağım, çünkü bu karara vardık’’ demiş.


Caswell Kliniğine ulaşıldığında Jennifer Gibson, görevlilerce ölü olarak bulunmuş. Kalp krizi ya da zehirlenmeden şüphelenilse de otopsi sonrasında ölüm sebebi bulunamamış. Bu gizem günümüzde de devam ediyormuş.


Jennifer’in ölümünden sonra sorguya alınan June, kardeşinin ölmesi gerektiğini ve böylece bundan sonra hayatının sadece kendisine ait olacağını söylemiş. June, kardeşinin ölümünden sonra toplumsal iletişim anlamında olumlu bir gelişim göstererek, topluma kabul edildi ve halen ailesiyle Batı Galler’de yaşamını sürdürüyor.


İkiz kardeşlerin gizemi, Jennifer’in ölüm sebebi ve onca yıl aralarında ne konuştukları büyük bir sır olarak varlığını sürdürüyor.


Jennifer’in günlüğünden ufak bir alıntı ;

“Birbirimiz için ölümcül birer düşman haline gelmiştik. Birbirimize bakarken attığımız düşmanca bakışlar sanki üzerimize yapışıyor gibiydi. Kendime sürekli üzerimdeki bu ağırlıktan, bu amansız gölgeden kurtulup kurtulamayacağımı soruyorum. Gölgem olmadan yaşayabilir miyim? Gölgem olmadan hayatımı devam ettirebilir miyim yoksa yavaş yavaş ölür müyüm? Tüm bunların cevabını yakında öğreneceğim…”

Paylaş

Benzer Yayınlar

BUGÜN NE ÖĞRENDİM? #10
4/ 5
Oleh

Abone Olun!

Yazılarımı Beğendiniz mi? Abone Olun Yeni Yayınları Kaçırmayın.