2 Ağustos 2018 Perşembe

MINDHUNTER

Ünlü yönetmen David Fincher’ın yapımcıları arasında yer aldığı Mindhunter, eski FBI ajanları Mark Olshaker ve John E. Douglas tarafından yazılan Mind Hunter: Inside FBI’s Elite Serial Crime Unit kitabından uyarlama. Başlıca rollerini Jonathan Groff, Anna Torv ve Holt McCallany’nin üstlendiği dizi, ünlü sosyolog Emile Durkheim’in “anomi teorisi” üzerinden ilerliyor, yani “toplumda bir sorun varsa, işlenen suç da ona karşı bir tepkidir.” 




Dizi ilk sezon itibariyle incelenebilecek, üstünde konuşulabilecek çok fazla ayrıntıya sahip fakat bunlardan en önemlisi kesinlikle konusu. Ayrıca dizide adı geçen seri katillerin gerçekten de var olduğu ve o suçları işledikleri düşünüldüğünde ilginç ve bir o kadar da ürpertici bir hissiyat oluşuyor bünyede.


1970’ler sonu Amerika’sındayız. FBI’da çalışan Holden Ford ve Bill Tench’in “Katiller suçlu doğar” yerleşik yargısını terk ederek toplumun suçtaki payını bulmak amacıyla, psikopat ve seri katillerin iç dünyalarını analiz ederek, işlenilen cinayetleri anlamlandırma arayışlarını izliyoruz. Katiller üzerine kapsamlı ve detaylı araştırmaların yapılmadığı, katillerin “düzenli ya da düzensiz” olarak sınıflandırıldığı ve henüz “seri katil” adının kullanılmadığı bir dönem bu. 




Karakterlerimiz özel bir program çerçevesinde katilleri motive eden unsurları, şartları ve ortamı anlayıp; ileride gerçekleşmesi olası olan cinayetleri önceden saptama ve ortadan kaldırma çabasındalar.


Seri katiller ve FBI arasındaki olayları alışılagelmişin dışında ele alması sayesinde seri katillere ve ajanlara farklı bir açıdan bakabiliyoruz. Ayrıca günümüzde suçlu profiline dayanarak katilin yakalanmasını sağlayan birimin kuruluşuna da şahit oluyoruz bir nevi.  




Olaylar psikolojik ve sosyolojik açıdan değerlendiriliyor. Bu nedenle genel anlamda ağır bir tempoda ilerliyor. Dram, gerilim, suç ve suçun ardındaki motivasyonu inceleme imkanı buluyoruz bu ağır tempoda. Fakat bu sizi korkutmasın, çünkü düşünürken sıkılmaya pek vaktiniz olmuyor.


Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, izlerken aynı zamanda garip bir şekilde eğlendiğinizi de fark ediyorsunuz. Özellikle karşılıklı konuşma şeklinde ilerleyen yapımlarda bunu başarabilmenin yolu gerçekten sağlam diyaloglardır. Ve bu dizi kesinlikle sağlam diyaloglar içeriyor emin olun. 




Oyunculuklara gelirsem; Holden, Bill, Wendy üçlüsü muazzam bir karışım olmuş. Uyumları efsane. Özellikle başrol diye tabir edebileceğimiz Jonathan Groff - Holden’ın saf idealizmini yansıtmakta son derece başarılı, ayrıca hayata karşı acemiliği ve bazen işleri eline yüzüne bulaştırması da onunla empati yapabilmemize olanak sağlıyor. Bill Tech’i canlandıran tecrübeli aktör Holt Mc Callany de, genel olay örgüsünde ara ara geri plana atılsa da görevini başarılı bir şekilde yerine getiriyor, babacan tavırları süper. Dizinin önemli karakterlerinden diğeri olan Wendy Carr’ı da Anna Torv canlandırıyor, ki hepimiz onu Fringe’den biliyoruz. Varlığı yeter :) Bir isimden daha bahsetmesem olmaz, tüyler ürperten dost canlısı seri katil Edmund Kemper’i canlandıran ve ona benzerliğiyle de beni hayrete düşüren Cameron Britton. Performansı şapka çıkartılası…


MindHunter yılın en iyi dizilerinden biri…
Sizi daha en başından açılış sahnesiyle içine çekiyor ve bitene kadar da içinden çıkamıyorsunuz zaten :)


Not: Bu muhteşem yapımın 2. sezon onayını aldığını otuziki dişimin de göründüğü kocaman bir gülümsemeyle yazıyorum… 

Paylaş

Benzer Yayınlar

MINDHUNTER
4/ 5
Oleh

Abone Olun!

Yazılarımı Beğendiniz mi? Abone Olun Yeni Yayınları Kaçırmayın.