1 Ağustos 2018 Çarşamba

BUGÜN NE ÖĞRENDİM? #11

Dyatlov Geçidi Vakası, Rus dağcıların Ural dağları eteklerindeki sır dolu ölümüne verilen isimmiş. 2 Şubat 1959 yılı gecesinde, on arkadaş, bölgenin yerli kabilesi Mansiler tarafından “Ölüm Dağı” olarak adlandırılan bölgede sır dolu bir şekilde ölmüşler. Dağcılardan geriye, soğuktan kaskatı kesilmiş bedenleri kalmış. Darp izi olmamasına rağmen dağcıların birinde kafatası kırığı, birinde kaburga kırıkları ve diğerinde ise kopartılmış bir dil varmış. Olay yerine, ekibin lideri olan Alekseievich Dyatlov’un anısına “Dyatlov Geçidi” adı verilmiş.




On kişiden oluşan Rus dağcı ekibi Kuzey Ural Dağları’nın Otorten mevkiinde bir kayak ve kızak gezisi yapmaya karar vermişler. On dağcıdan oluşan ekipte iki de kadın dağcı varmış. Çoğu profesyonel olan bu dağcı grubunun bütün üyeleri Ural Teknik Üniversitesi mezunuymuş. Dağcı grubu, tırmanışa hazırlanmak için 25 Ocak 1959 tarihinde Ivdel’e varmışlar. Buradan, otobüs ile Vizhai’ye devam etmişler. Ekibin üyelerinden Yuri Yudin, Vizhai’de ayağını burkarak yolculuğunu sonlandırmak zorunda kalmıştır. Bu küçük kazanın onun için hayatının şansı olduğunu daha sonra anlayacaktır.




Dağcıların geçiş güzergâhları ve yolları arasındaki süreyi tahmin eden Yuri Yudin, 9 kişilik ekibin 12 Şubatta Vizhai’ye geri dönmesi gerektiğini biliyormuş. Yine de ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle grubun birkaç gün gecikmesini normal karşılamış. Fakat zaman geçip gruptan bir haber alınamayınca ordu ve helikopter desteğiyle arama kurtarma çalışmaları başlatılmış ve sonunda kamp alanı bulunmuş. Fakat kamp alanında dağcılar yokmuş, olay yerinde sadece parçalanmış bir çadır ve dağcıların eşyaları varmış. Bunun üzerine çadırın etrafında inceleme yapılmasına karar verilmiş. İncelemeler esnasında dağcıların ayak izleri tespit edilmiş. Araştırma derinleştikçe herkesi dehşete düşüren ayrıntılar ortaya çıkmaya başlamış. 




Çadırın etrafında yapılan araştırmadan dağcıların çadırının içerden yırtıldığı anlaşılmış. Gecenin karanlığında ayakkabıları ve çoraplarıyla karın üzerinde koşmuşlar. Kurtarma ekipleri, dağcıların en azından cesetlerini bulmak ümidiyle ormanlık alana yönelmişler. Kamptan 500 metre ileride bir sedir ağacının dibinde dağcılardan Yuri Krivonişenko ve Yuri Doroşenko’nun cansız bedenlerine ulaşmışlar. Dağcıların elbiseleri yokmuş. Bunun nedenini araştırmaların ilerleyen safhalarında anlamışlar. Meğer sağ kalan dağcılar arkadaşlarına ulaştıklarında ölmüş olduklarını görerek onların giysilerini giymişler.


Araştırmacılar, sedir ağacı ile kamp arasında üç cesede daha ulaşmışlar. Olayın yaşanmasının ardından üç dağcının kampa dönmek için yol aldıkları sırada hayatlarını kaybettikleri anlaşılmış. Bu üç dağcı; ekibin lideri Igor Dyatlov, Zina Kolmogorava ve Rüstem Slobodin’imiş. Diğer dört kişinin cesetlerine ulaşmak ise iki aydan daha uzun sürmüş.


Mayıs ayının ilk haftasında, sedir ağacından 75 metre uzaklıkta dört dağcının cesetleri bulunmuş. İşte bu şekilde dağcıların, arkadaşları öldükten sonra onların elbiselerini giydikleri kanıtlanmış. Çünkü bulunduklarında Zolotaryov, Dubinnia’nın kürklü montunu ve şapkasını, Dubinina ise ayağına Krovinişenko’nun yün pantolonunu giymişti.


Olayın ardından yapılan bir araştırma, dağcıların telefon ve kameralarını çadırda bırakarak, botlarını dahi almadan çadırdan kaçtıklarını göstermiştir. Peki, ama gece -30 derecelerde dağcıları o denli korkutan ve botsuz karda koşmalarına neden olacak ne yaşanmış?


Tam da bu noktada akıllarda birçok soru işareti oluşmuş. Acaba dağcılar bölgenin yerlileri Mansiler tarafından öldürülmüş olabilirler mi? Oysa yapılan incelemelerde başka bir insanın ayak izine rastlanmamıştı. Grubun üyesi olan Yuri Yudin, grubun lideri olan Dyatlov’un neden karın ortasına kamp kurduğuna anlam verememişti. Acaba dağın zirvesinde bir tuhaflık olduğunu mu sezmişti? Bu nedenle mi ormanlık alandan uzak durmuş ve dağın kendilerinin kontrolünde olması için kampı açık araziye kurmuştu?




Arama kurtarma ekiplerinin ilk ulaştıkları cesetler olan Yuri Krivonişenko, Yuri Doroşenko, Igor Dyatlov, Zina Kolmogorova ve Rüstem Slobodin’e yapılan ilk incelemenin ardından ölüm nedenleri olarak Hipotermi teşhisi konulmuş. Slobodin’in kafatasında bir kırık tespit edilmiş; fakat incelemelerde kırığın genel durumunun ölüm sebebi olmayacağı kanısına varılmış. Fakat şu da belirtilmiştir ki; Slobodin, o gece sebebi bilinmeyen darbeyi aldıktan sonra bayılarak soğuktan donmuş. Olayın en ilginç yönü ise Brinollel’in kafatasındaki, Dubinina ve Zolotarev’in kaburgalarındaki kırıklarmış. Daha da fazlası Dubinina’nın dili, gözleri ve dudağı yokmuş. İlginçtir ki kaburgalarında kırıklar tespit edilen iki cesette de dışardan bir darbe izine rastlanmamış. Fakat sonradan yapılan incelemede, elbiselerin üzerinde radyasyon kalıntılarına rastlanmış.


Rus dağcılar acaba bir nükleer denemenin ortasında mı kalmışlar? Çünkü nükleer patlamanın ardından oluşan sonik dalgada bu kırıkların oluşması normalmiş. Fakat sadece iki cesette bulunan bu kırıklar olayı aydınlatmaya yetmemiş. Yetiler, uzaylılar hatta paranormal birçok hipotez oluşturulmuş fakat mantıklı bir sebep bulunamamış.


O gece gökyüzü görüntüsünde gariplikler olduğu söylenmiş ve çığlık seslerini duyan kişiler olmuş. Gökyüzünde görünen turuncu kürelerin sebebinin, Ruslar tarafından yapılan R-7 Semyorka roket denemesine ait olduğu belirtilmiş. Olay yerinde bir de metal parçası bulunmuş. Telefonun, GPRS ve diğer elektronik aletlerin etkisiz kaldığı bu dağda bulunan fotoğraf makineleri ve kameraların Ruslar tarafından rehin alınması ise oldukça tuhaf karşılanmış. Rus Hükümeti bu olayı sert bir şekilde yalanlasa da olay gecesinin resimleri ve videoları paylaşılmamış. Ayrıca, grubun genel ve Yuri Doroşenko'nun özel günlüğüne de ulaşılamamış. Acaba dağcılar o bölgede görmemeleri gereken bir uygulamaya veya deneye mi tanık oldu? 




Olayın dikkat çeken başka bir detayı ise, Rustem Slobodin’in donma anındaki şekli olmuş. Slobodin’in yanağı ve dudağında sişlik olduğu ve darp edildiği anlaşılmış. Ayrıca Slobodin’in midesini tutarak sırtını dönmesi de (ki o posizyonda bulunmuş) darbe almaya devam ettiği düşüncesini yaratmış. Peki, Rustem Slobodin, o gece kiminle boğuşmuş olabilir? Çevrede yapılan incelemelerde yine hiçbir ayak izine rastlanmamış.




Olayla ilgili en önemli bilgi kaynağı ekipten ayrılan Yuri Yudin’dir. Yuri Yudin, arkadaşlarının ne kadar cesur olduklarını ve donarak ölecek kadar sıradan dağcılar olmadıklarını üstüne basa basa ifade etmiş. 1990 senesine gelindiğinde Rusya’nın yeniden yapılanması ile birlikte sır perdesi tekrar aralanmaya çalışılmış. Olay, yeniden arşivden çıkarılmış. Fakat genç dağcıların yakınları aldıkları cevaplardan hiç tatmin olmamışlar. Herkesin ağzında yine aynı cevap yani “travmatik hipotermi” varmış. 


Olay yaşandığında 12 yaşında olan Yuri Yudin daha sonra olayı incelemeye başlamış. İlk hatırladığı olay Rus yetkilerinin olay yerinde kimseyi bırakmamaları olmuş. Aklındaki sorulara cevap bulamayan Yudin, ölümüne dek psikolojik destek almak zorunda kalmış ve 27 Nisan 2013 tarihinde hayata gözlerini yummuş. Bütün ömrü boyunca arkadaşlarını rüyasında gördüğünü söylemiş. Bir belgesel çekimi esnasında Yuri Yudin “Hayatım boyunca bir soru sorma hakkım olsaydı, o’da “o gece arkadaşlarıma ne oldu? sorusu olurdu” demiştir.



Paylaş

Benzer Yayınlar

BUGÜN NE ÖĞRENDİM? #11
4/ 5
Oleh

Abone Olun!

Yazılarımı Beğendiniz mi? Abone Olun Yeni Yayınları Kaçırmayın.